Akvaryum, çoğunlukla cam ya da yüksek dirençli plastik gibi saydam malzemelerden yapılan, genellikle balık olmak üzere, bazen de omurgasızlar ve ayrıca amfibyumlar, deniz memelileri ve sürüngenler gibi suda yaşayan bitki ve hayvanlarıntutulduğu ve daha çok bu canlıların sergilenmesi amacıyla kullanılan içi su dolu, küçük bir cam kavanozdan büyük su tanklarına kadar geniş bir yelpazede yeralan kap ve yapılar. Akvaryum sahibi olmak dünya çapında yaklaşık 60 milyon kişi tarafından paylaşılan popüler bir hobidir. Çağdaş akvaryumların öncülerinin ilk çıktığı 1850'li yıllardan beri, özellikle akvaryum balıklarını sağlıklı tutabilmek için daha karmaşık ışıklandırma ve filtreleme sistemleri de geliştirildikçe akvaryum ile ilgilenenlerin sayısı artmıştır. Halka açık akvaryumlar, evdeki akvaryumların büyük ölçekteki kopyalarıdır. Osaka Akvaryum, 5.400 m³’lük su tankı ve 580 türden oluşan su canlısı koleksiyonuna sahiptir ve İngiltere'de yapılması planlanan National institute for research into aquatic habitats (Su yaşam alanlarını araştırmak için ulusal enstitü) 40 hektarlık büyüklüğüyle dünyanın en büyük akvaryumu olacaktır.
İçinde tek bir balık barındıran cam kavanozlardan, dikkatle tasarlanmış destek sistemlerine sahip ve karmaşık ekosistemleri taklit etmeye çalışan büyük boyutlardaki akvaryumlara kadar çeşitli boyutlarda akvaryum bulunur. Akvaryumlar genellikletatlı su, tuzlu su ve hafif tuzlu su akvaryumları olarak sınıflandırılır ve su sıcaklığı tropikal ya da soğuk ortamlara göre farklılık gösterir. Bu iki özellik ve diğerleri akvaryumda hangi balıkların ve diğer canlıların yaşayabileceğini belirler. Akvaryumda yaşayan canlılar sıklıkla doğadan toplansa da akvaryum ticareti için özel olarak yetiştirilen canlıların sayısı da gün geçtikçe artmaktadır.
Dikkatli bir akvarist, akvaryumunda bulunan canlıların doğal yaşam alanlarının koşullarını taklit eden ekolojik dengeyi sağlayabilmek için önemli derecede çaba sarfeder. Su kalitesini sağlamak için besin maddelerinin giriş ve çıkışlarını, özellikle de akvaryumdaki canlıların ürettiği atıkları kontrol altında tutmak gereklidir. Azot çevrimi besin yoluyla azot girişini, canlılar tarafından toksik azot içeren atıkların üretilmesini ve yararlı bakteri popülasyonları tarafından bunların daha az toksik bileşiklere dönüştürülmesini tanımlar. Uygun bir akvaryum ortamı sağlamak için diğer önemli noktalar arasında uygun tür seçimi, biyolojik yüklemenin yönetimi ile iyi bir fiziksel yapı tasarımı bulunur. Bu koşulların sağlanamaması balık hastalıklarına davetiye çıkarır.
Dipteki çakılların içerisinde yaşayan bakterilerle birlikte bitkiler güçlü bir arıtma sistemi oluşturur.Bitkiler,balıkların dışkılarındanmeydana gelen amonyumu ve nitratı alır.Fotosentez sırasında bitkiler besin olarak karbondioksiti kullanır.Ayrıca balıklar için hayati önem taşıyan,sudaki erimiş oksijen miktarını arttırır. Bitkiler,balıklar için barınak oluşturur ve balıkların stresini azaltır.Yavru balıkların saklanabilmesini sağlayan bir ortam oluşturur.İçinde bitkilerin yoğun olarak bulunduğu bir akvaryum egzotik su altı dünyasınıntadını çıkarmanızı sağlayacaktır.
Akvaryumlar antik çağlardaki bahçe havuzları ve cam kavanozlardan, çağdaş uzmanlaşmış sistemlere kadar geniş bir yelpazeye yayılır. Akvaryumun boyutları tek bir balığın bulunduğu küçük bir cam kavanozdan deniz ekosistemini tümüyle taklit edebilen devâsa halka açık akvaryumlara kadar değişir. İçinde yaşayan canlıların uzun süre hayatta kalabilmesinde en başarılı olan akvaryumlar, içindeki canlıların doğal yaşam alanlarındaki koşulları oldukça dikkatli bir şekilde tekrarlamaya çalışanlardır.
Tatlısu akvaryumları, düşük maliyet ve bakım kolaylığı nedeniyle hâlâ en yaygın akvaryum tipi olsa da, kendini adamış kişilerin, çok zor olan ortamları deniz suyu akvaryumlarında tekrarlamayı başarmaları sonucu bu tür de yaygınlık kazanmaktadır.
Evde bulunan sıradan bir tatlısu akvaryumunda filtre sistemi, yapay ışık sistemi, hava pompası ve ısıtıcı bulunur. Bunlara ek olarak bazı tatlı su tanklarında ve tuzlu su tanklarının çoğunda su dolaşımını artırmak için elektrikli karıştırıcılar kullanılır.
Katı madde parçacıkları olduğu kadar potansiyel tehlikesi olan azotlu atıkları ve suda çözünmüş fosfatları ayırmak için tasarlanmış olan birleşik biyolojik ve mekanik filtre sistemleri de artık yaygın olarak kullanılmaktadır. Ev akvaryumlarının en karmaşık yapıya sahip olan parçaları filtreleme sistemleridir ve bu konuda çeşitli tasarımlar kullanılır. Sistemlerin çoğunda tankın suyunun az bir kısmı pompa yardımıyla çekilerek filtrelemenin yapıldığı su dışındaki bölüme gönderilir ve filtrelenen su tekrar akvaryuma verilir.
Suya yeteri kadar oksijen taşımak için ya da yoğun olarak bitki barındıran akvaryumlara karbondioksit sağlamak için hava pompaları kullanılır. Bir zamanlar her akvaryumda kullanılan bu araçlar, yeni filtreleme sistemleri yüzeyde yeteri kadar su çalkantısına sebep olup gaz değiştokuşuna neden olduğu için giderek daha az kullanılmaktadır. Akvaryum ısıtıcıları, etraftaki hava soğuduğunda akvaryum içindeki suyu istenen sıcaklıkta tutabilmek için termostat olarak çalışır. Soğuk su akvaryumlarında ya da ortam sıcaklığının istenen sıcaklığın üstünde olduğu yerlerde soğutucular da kullanılır.
Bir akvaryumun fiziksel özellikleri tasarımın ayrı bir yönünü oluşturur. Boyut, ışıklandırma koşulları, yüzen ve köklü bitkilerin yoğunluğu, kütüklerin ve taşların yerleşimi, mağara oluşumu, akvaryum dibindeki karışım, akvaryumun oda içindeki konumu gibi birçok faktör akvaryum içindeki canlıların davranışını ve yaşam sürelerini etkiler.
Bu ögeleri biraraya getirerek yapılmaya çalışılan, su kalitesini artırmak ve koşullarını akvaryum içinde yaşayan canlılar için uygun duruma getirmektir.
Tamamen çözünmüş katıların ve diğer maddelerin temel su kimyasını, dolayısıyla da organizmaların çevreleriyle nasıl etkileşime girebileceğini etkilediği için su içindeki çözünmüş madde içeriği su koşullarının en önemli yönüdür. Tuz içeriği ya da tuzluluk su koşullarının en temel sınıflandırmasını oluşturur. Bir akvaryumda göl ya da ırmak ortamını oluşturmak için tatlı su (tuz oranı < 0,5 PPT), ırmak ağızları gibi tatlı su ile tuzlu suyun karıştığı ortamları oluşturmak için yarı tuzlu su (0,5 ile 30 PPT arasında bir tuz oranı), okyanus ya da deniz ortamını oluşturmak için tuzlu su ya da deniz suyu (30 ile 40 PPT arasında bir tuz oranı) bulunabilir. Ender olarak, tuzlu su organizmalarını yetiştirmek için daha yüksek oranda tuz içeren sulardan oluşan özel tanklar da bulunur.
Su içinde çözünmüş olan diğer maddeler, doğal ortamları akvaryumda oluşturmak için önemli diğer özellikleri belirler. Suyun pH oranıasitlik ya da alkalilik oranını belirler. Deniz suyu tipik olarak alkalidir ancak tatlı suyun pH oranı oldukça değişik olabilir. Sertlik, çözünmüş mineral içeriğinin bir ölçüsüdür, sert ya da yumuşak su tercih edilebilir. Çözünmüş organik içerik ve çözünmüş gazlar da diğer önemli faktörlerdir.
Evinde akvaryum bulunduranlar genellikle yerel su şebekesinden aldıkları musluk suyunu kullanır. Tatlı su tankları için musluk suyundadezenfeksiyon amacıyla kullanılan klor ya da chloraminei ayırmak için kimyasal maddeler kullanılarak su, akvaryumda kullanılmak üzere hazır hâle getirilir.
Yarı tuzlu ve tuzlu su akvaryumlarına çeşitli tuz ve mineral karışımlarının eklenmesi gerekir. Bu karışımlar piyasada akvaryum kullanımı için satılmaktadır.
Daha gelişmiş akvaryumlar için, suyu kullanmadan önce alkali oranını, sertliğini ya da çözünmüş organik madde ve gaz oranını ayarlamak üzere eklemeler yapılabilir. Bunu yapmak için iki işlem vardır: deiyonizasyon ve ters osmoz. Halka açık büyük akvaryumlar genellikle nehir, göl ya da deniz kıyısında kurulur, böylelikle çok fazla işlemden geçmesi gerekmeyen yüksek miktarda suya ulaşmak kolaylaşır
Bir akvaryumun boyutu bir litreden daha az su alan sade bir cam kavanozdan halka açık, içinde kelp ormanı gibi ekosistemleri ya da büyük köpek balıklarını barındıran ve yalnızca mühendislik kurallarıyla sınırlanan devasa akvaryumlara kadar değişebilir. Genel olarak daha büyük akvaryumlar, pH ve sıcaklık oynamalarına karşı dayanıklı oldukları ve daha büyük bir sistem dengesine izin verdikleri için tercih edilir.
Evde bulunan akvaryumlar en az 11 litre kadar su alabilir. Bu boyutlar filtreleme ve diğer temel sistemler için pratik açıdan en küçük boyut olarak nitelendirilmektedir. Yakın geçmişte İtalya’da Roma şehrinin yerel yönetimi insanlık dışı olduğunu öne sürerek geleneksel japon balığı kavanozlarını yasaklamıştır. Suyunağırlığı (tatlı suyun litresi 1 kg.’dır ve tuzlu su daha da yoğundur) ve içerideki su basıncı (kalın ve dirençli cam panellere gerek vardır) nedeniyle evlerde bulunan akvaryumlar en çok 1 m³ civarındadır.
Büyük su canlılarını ve ekosistemleri sergilemek için kurulmuş halka açık akvaryumlar oldukça büyük olabilmektedir. Shedd Akvaryumu 19.000 m³’lük bir ve 1.500 m³’lük iki akvaryuma sahiptir. Monterey Körfezi Akvaryumu’nun akrilik izleme penceresi, 17 metreye 5 metrelik boyutu ve 330 milimetrelik kalınlığıyla bir zamanlar dünyanın en büyük izleme penceresiydi. Okinawa Motobu’da yer alan ve Okyanus Expo Park’ın bir parçası olan Okinawa Churaumi Akvaryumu dünyanın ikinci büyük akvaryumudur. Ana tankı 7.500 metreküp su alır ve 60 santimetre kalınlığında, 8,2 metreye 22,5 metrelik dünyanın en büyük akrilik izleme paneli burada bulunur. Bu akvaryumlarım büyüklüğü maliyet ile sınırlıdır.
Akvaryum ile ilgilenenler arasında tür seçimi ile ilgili çeşitli teoriler dolaşmaktadır. Belki de bunların arasında en yaygın olanı akvaryumların topluluk ya da saldırgan tipi olarak ikiye ayrılmasıdır. Topluluk tankları birbirine karşı saldırgan olmayan çeşitli türleri bir arada barındırır. Günümüzde akvaryum ile uğraşanlar arasında en yaygın olan akvaryum tipi budur. Saldırgan tanklarda ise başka balıklara karşı saldırgan olan ya da saldırılara karşı dayanaklı olan sınırlı sayıda balık türü bulunur. Bu tank tiplerinin her ikisinde de akvaryumdaki balıklar aynı ya da farklı coğrafi bölgelerden gelseler de, aynı su koşullarına uyum gösteren türlerdir. Balıklara ek olarak omurgasızlar, su bitkileri ve akvaryum süsleri de bu tank tiplerinde bulunur.
Tür ya da örnek tanklarında genellikle yalnızca tek bir balık türü ve bu balık türünün doğal yaşam alanında bulunan bitkiler ile ortamdaki diğer nesneler yer alır. Bu tanklar genellikleAplocheilidae, Poeciliidae (Lepistes türü balıklar) ve Cichlidae (Çiklit türü balıklar) familyalarındaki balıklar için kullanılır. Bu tarz tanklar bazen yalnızca erişkinlerin yavrulaması için kullanılır.
Ekotip ya da ekotop akvaryumlar doğal yaşamda bulunan belli bir ekosistemi taklt etmeye çalışır. Bu ekosistemde bulunan balıklar, omurgasızlar ve bitkiler biraraya getirilerek su koşulları ve çevre düzenlemesi ile doğal yaşam ortamlarına benzetilmeye çalışılır. Ekotop tipi akvaryumlar en gelişmiş hobi akvaryumları olarak değerlendirilir ve halka açık akvaryumlar mümkün oldukça bu tarz akvaryumları sergiler. Bu yaklaşım hem canlıları kendi yaşam ortamlarında gözlemlemeye en yakın durumdur hem de akvaryumdaki balıklar için en uygun ve sağlıklı ortamı oluşturur.
Yukarıdaki tiplere ek olarak tuzlu su akvaryumlarının özel bir türü de mercan kayalığı akvaryumudur. Bu akvaryumlar, ılık ve tropikal okyanuslarda bulunan karmaşık mercan kayalığı ekosistemlerini taklit etmeye çalışır. Odak noktaları daha çok bu ortamlarda bulunan omurgasız canlı çeşitliliğini yansıtmaktır ve çok az küçük balık türü barındırırlar. 1980’lerden beri geliştirilen tekniklerle deniz anemonu, bazı mercanlar, canlı kayalar, yumuşakçalar ve kabuklular akvaryumda yaşatılabildiğinden, mercan kayalıkları ekosistemini taklit etmek mümkün olmuştur. Mercan kayalığı akvaryumları en zor akvaryum tipidir ve hem uzmanlık hem de normal malzemeler dışında protein toplayıcı, kalsiyum reaktörü, büyük hacimli filtrasyon (sump), metal halide türü ışıklandırma vb. çok özel ekipmanlar gerektirir, bu nedenle de maliyetleri yüksektir.
Akvaryum bakımının en önemli sorunu, içinde yaşayan canlıların biyolojik atıklarının idaresidir. Balıkların, omurgasızların,mantarların ve bazı bakterilerin atıkları amonyak şeklinde azot içerir ve bu atıklar azot çevrimine girer. Amonyak aynı zamanda bitki ve hayvan atık maddelerinin çürümesi yoluyla da oluşur. Yüksek konsantrasyonlarda azotlu atıklardan oluşan ürünler balık ve diğer canlılara toksiktir.
İyi dengeli bir akvaryumda, diğer canlıların atıklarını metabolize edebilen organizmalar bulunmalıdır. Akvaryumda üretilen azotlu atıkları Nitrosomonas cinsinden bakteriler metabolize ederek sudan aldıkları amonyağı nitrite çevirir. Yüksek konsantrasyonlarda nitrit de balıklar için toksiktir. Nitrospira cinsinden başka bir tip bakteri de nitriti daha az toksik olannitrata çevirir. Bu süreç, akvaryum azot çevrimi olarak bilinir.
Bakterilere ek olarak su bitkileri de amonyak ve nitratları metabolize ederek azotlu atıkları elimine ederler. Bitkiler azotlu bileşikleri metabolize ettiğinde biyokütle hâline çevirirler ancak yapraklar ölüp çürüdüğünde azot, bitkiler tarafından suya geri verilmiş olur.
Aslında akvaryumseverler tarafından azot çevrimi diye adlandırılsa da bu süreç gerçek çevrimin ancak küçük bir parçasıdır: Sisteme akvaryumdaki canlılara verilen besin yoluyla azot eklenmelidir, ayrıca sürecin sonunda nitratlar suda birikir ya da bitkilerin biyokütlesine bağlanır. Bu birikim nedeniyle, evde akvaryumu olanlar, yüksek nitrat içeren suyu değiştirmeli ve nitratlarla büyümüş bitkileri sökmelidir.
Evde bakılan akvaryumların çoğunda içindeki canlıların oluşturduğu azotlu atıkları arındırmak için yeterli oranda bakteri popülasyonu bulunmaz. Bu sorun iki yoldan aşılır: Aktif karbon filtrelerle azotlu bileşikler emilir ve biyolojik filtrelerle de nitratlaşma sürecini yapan bakterilerin üremesi için gerekli koşullar oluşturulur.
Yeni akvaryumlarda yeterli sayıda yararlı bakteri bulunmaması nedeniyle azot çevrimi sorunları oluşabilir. Bu nedenle yeni tankların, içine balık konmadan önce "olgunlaşması" gerekir. Bunu yapmak için iki yöntem bulunur: Balıksız çevrim ve sessiz çevrim.
Balıksız çevrimde tankın içinde hiçbir balık bulunmaz. Bunun yerine bakterileri üretebilmek için az miktarda amonyak eklenir. Bu işlem sırasında amonyak, nitrit ve nitratdüzeylerinin gelişimi test edilir. Sessiz çevrim ise akvaryumu hızlı büyüyen su bitkileri ile doldurup, azotun bitkiler tarafından tüketilmesini sağlayarak yararlı bakterilerin üremesi için zaman kazanmaktır.
Bir tanktaki en büyük bakteri topluluğu filtrede bulunur. Bu nedenle verimli filtreleme hayati önem taşır. Filtrenin aşırı temizlenmesi bazen akvaryumdaki biyolojik dengeyi bozmak için yeterli gelebilir.

...jpg)




0 Comment
more_vert